|
- Indeed, unit sales are increasing rapidly in a world where more and more people are living alone.
- Gerçekten de, giderek daha fazla insanın yalnız yaşadığı bir dünyada birim satışlar hızla artmaktadır.
- It's hard to live alone abroad for so many years.
- O kadar sene yurt dışında yalnız yaşamak zor iş.
- It's hard to live alone abroad for so many years.
- O kadar sene yurt dışında yalnız yaşamak zordur.
- I don't want to live alone.
- Yalnız yaşamak istemiyorum.
- I'd rather live alone.
- Yalnız yaşamayı tercih ederim.
- I would rather live alone in the country.
- Kırsalda yalnız yaşamayı tercih ederim.
- Man was not made to live alone.
- İnsan yalnız yaşamak için yaratılmadı.
- Mayuko can't stand living alone.
- Mayuko yalnız yaşamaya dayanamaz.
- She is used to living alone.
- O yalnız yaşamaya alışkındır.
- Tom's not old enough to live alone.
- Tom yalnız yaşayacak kadar büyük değil.
- Tom doesn't live alone.
- Tom yalnız yaşamıyor.
- You'll get used to living alone in a pinch.
- Bir süre sonra yalnız yaşamaya alışacaksın.
- Tom has been living alone for a long time.
- Tom uzun zamandır yalnız yaşıyor.
- I can't live alone.
- Yalnız yaşayamam.
- You lived alone there.
- Burada yalnız yaşadın.
- He lived alone in the forest.
- Ormanda yalnız yaşıyordu.
- Tom lived alone in the woods.
- Tom ormanda yalnız yaşıyordu.
- I think I've been living alone too long.
- Sanırım çok uzun zamandır yalnız yaşıyorum.
- Mayuko can't bear living alone.
- Mayuko yalnız yaşamaya dayanamıyor.
- Tom has been living alone for a long time.
- Tom uzun süredir yalnız yaşıyor.
- Tom has lived alone for a long time.
- Tom uzun süre yalnız yaşadı.
- I am accustomed to living alone.
- Yalnız yaşamaya alışkınım.
- I hate living alone.
- Yalnız yaşamaktan nefret ediyorum.
- My brother soon got used to living alone in Tokyo.
- Erkek kardeşim kısa sürede Tokyo'da yalnız yaşamaya alıştı.
- I don't like living alone.
- Yalnız yaşamayı sevmiyorum.
- She was living alone in a hut.
- Bir kulübede yalnız yaşıyordu.
- I am used to living alone.
- Ben yalnız yaşamaya alışığım.
- He was too young to live alone.
- Yalnız yaşamak için çok gençti.
- I wanted to live alone, not in a retirement home.
- Yalnız yaşamak istedim, huzurevinde değil.
- Don't you believe it is strange that I should live alone?
- Yalnız yaşamamın garip olduğunu düşünmüyor musun?
- Tom's not old enough to live alone.
- Tom yalnız yaşamak için yeterince yaşlı değil.
- Tom isn't yet old enough to live alone.
- Tom henüz yalnız yaşayacak kadar büyük değil.
- I don't live alone.
- Ben yalnız yaşamıyorum.
- Tom lived alone.
- Tom yalnız yaşıyordu.
- I am used to living alone.
- Yalnız yaşamaya alışkınım.
- I think I've been living alone too long.
- Sanırım çok uzun süredir yalnız yaşıyorum.
- I'd rather live alone.
- Ben yalnız yaşamayı tercih ederim.
- I live alone.
- Ben yalnız yaşıyorum.
- The two boys lived alone with a lovely cat.
- İki çocuk, sevimli bir kediyle yalnız yaşıyordu.
- I can't stand to live alone.
- Yalnız yaşamaya dayanamıyorum.
- I can't stand to live alone.
- Yalnız yaşamaya katlanamam.
- I live alone in this house.
- Bu evde yalnız yaşıyorum.
- I lived alone.
- Ben yalnız yaşıyordum.
- She is used to living alone.
- Yalnız yaşamaya alışkın.
- I want to live alone.
- Yalnız yaşamak istiyorum.
- Tom is living alone.
- Tom yalnız yaşıyor.
- I want to live alone.
- Yalnız yaşamayı istiyorum.
- One of the disadvantages of living alone is that you have no one to talk to.
- Yalnız yaşamanın dezavantajlarından biri de konuşacak kimsenin olmamasıdır.
- Since her husband's death, she has been living alone.
- Kocası öldüğünden beri yalnız yaşıyor.
- Tom said that he didn't want to live alone.
- Tom yalnız yaşamak istemediğini söyledi.
- Tom left his parents' house this spring and has been living alone since then.
- Tom bu bahar ailesinin evinden ayrıldı ve o zamandan beri yalnız yaşıyor.
- She has lived alone ever since her husband died.
- Kocası öldüğünden beri yalnız yaşıyor.
- Tom is used to living alone.
- Tom yalnız yaşamaya alışkındır.
- I got accustomed to living alone.
- Yalnız yaşamaya alıştım.
- You lived alone there.
- Orada yalnız yaşıyordun.
- You live alone, don't you?
- Yalnız yaşıyorsun, değil mi?
- He lived alone in the countryside.
- Kırsalda yalnız yaşıyordu.
- Tom has lived alone ever since his wife died.
- Karısı öldüğünden beri Tom yalnız yaşadı.
- Mayuko can't stand living alone.
- Mayuko yalnız yaşamaya dayanamıyor.
- It is not good for her to live alone.
- Yalnız yaşamak onun için iyi değil.
- Tom doesn't like living alone.
- Tom yalnız yaşamayı sevmiyor.
- Tom has been living alone since Mary died.
- Mary öldüğünden beri Tom yalnız yaşamaktadır.
- He's not mature enough to live alone.
- O yalnız yaşayacak kadar olgun değil.
- Tom lived alone in a small cabin.
- Tom küçük bir kulübede yalnız yaşıyordu.
- My brother soon got used to living alone in Tokyo.
- Kardeşim Tokyo'da yalnız yaşamaya kısa sürede alıştı.
- I've gotten used to living alone.
- Yalnız yaşamaya alıştım.
- Tom lived alone for several years.
- Tom birkaç yıl yalnız yaşadı.
- I prefer to live alone.
- Yalnız yaşamayı tercih ederim.
- She has lived alone ever since her husband died.
- O, kocası öldüğünden beri yalnız yaşıyor.
- Tom lived alone with his dog.
- Tom köpeğiyle yalnız yaşıyordu.
- He is not mature enough to live alone.
- Yalnız yaşayacak kadar olgun değil.
- Everybody thought it was strange that he lived alone.
- Herkes onun yalnız yaşamasının garip olduğunu düşünüyordu.
- The two boys lived alone with a lovely cat.
- İki oğlan, sevimli bir kediyle yalnız yaşıyordu.
- Tom is living alone, isn't he?
- Tom yalnız yaşıyor, değil mi?
- It is not good for her to live alone.
- Onun yalnız yaşaması iyi değil.
- I lived alone.
- Yalnız yaşadım.
- She has lived alone for ages.
- O yıllarca yalnız yaşadı.
- I live alone.
- Yalnız yaşıyorum.
- I'm used to living alone.
- Yalnız yaşamaya alışkınım.
- Tom lived alone with his dog.
- Tom köpeği ile yalnız yaşadı.
- Mayuko can't bear living alone.
- Mayuko, yalnız yaşamaya katlanamıyor.
- Why do you live alone?
- Neden yalnız yaşıyorsun?
- She has lived alone for ages.
- Yıllardır yalnız yaşıyor.
- Tom has lived alone since his wife died.
- Tom karısı öldüğünden beri yalnız yaşıyor.
- He is not old enough to live alone.
- Yalnız yaşayacak kadar büyük değil.
- Sami lived alone.
- Sami yalnız yaşıyordu.
- Tom lived alone in a small hut.
- Tom küçük bir kulübede yalnız yaşıyordu.
- Tom has lived alone ever since his wife died.
- Tom, karısı öldüğünden beri yalnız yaşıyor.
- Tom has been living alone since Mary died.
- Tom, Mary öldüğünden beri yalnız yaşıyor.
Show More (86)
|